Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB), sosyal fobi olarak da bilinen, bireylerin diğerleri tarafından izlenme ve yargılanma korkusu ile karakterize bir ruh sağlığı durumudur. Bu durum, özellikle sosyal ortamlarda olmak üzere, günlük yaşamdaki işlevselliği önemli ölçüde etkileyebilir. Her yaş grubundan bireyleri etkilese de, sosyal etkileşimlerin çocukların ve ergenlerin gelişimindeki önemli rolü göz önünde bulundurulduğunda SAB’nun fark edilmesi ve destek alınması oldukça önemlidir.
Anksiyete, temelde hepimizin deneyimlediği normal ve sağlıklı bir duygudur. Ancak, çocuklar ve ergenler sosyal durumlar hakkında aşırı, kontrol edilemez ve sürekli bir anksiyete yaşadıklarında, bu durum Sosyal Anksiyete Bozukluğu’nun varlığına işaret edebilir. Belirtiler gençler arasında geniş bir yelpazede değişiklik gösterir ancak genellikle sosyal ortamlara katılma konusunda yoğun korku, bir etkinlik öncesinde günlerce veya haftalarca endişe, diğer insanların bulunduğu yerlerden kaçınma, arkadaş edinme ve sürdürmede zorluk ve sosyal bağlamlarda mide bulantısı, titreme veya aşırı terleme gibi fiziksel belirtileri içerir.
Çoğunlukla çekingen ve utangaç çocukların mizaç özellikleri sosyal anksiyete olarak değerlendirilir. Bu iki kavramın farklı olduğunu bilmek önemlidir. Sosyal anksiyete belirtileri genellikle “utangaçlıktan” daha fazlasıdır; çocuğun okul performansını, arkadaşlıklarını ve aile ilişkilerini olumsuz etkileyebilecek derecede engelleyici olabilir.
SAB belirtileri sergileyen bir çocuk veya ergenin profesyonel yardıma ihtiyaç duyduğunu anlamak önemlidir. Ebeveynlerin, bakım verenlerin veya eğitimcilerin bu konudaki gözlemleri önemlidir. Eğer anksiyete:
- Birkaç ay süreyle devam eder ve iyileşme göstermezse.
- Çocuğun okul veya dış etkinlikler gibi gerekli aktivitelere katılma yeteneğini etkileyen önemli bir sıkıntıya ve sosyal durumlardan kaçınmaya yol açarsa.
- Çocuğun sağlığını etkileyen fiziksel belirtilere neden olursa.
- Dikkat çekici bir akademik performans düşüşüne veya arkadaşlık kurma ve sürdürmede zorluklara neden olursa profesyonel bir rehberlik düşünmelidir.
SAB’nin etkili bir şekilde yönetmede erken müdahale önemlidir. Ruh sağlığı profesyonelleri, SAB’yi teşhis etmek ve tedavi planlamak için kapsamlı değerlendirmeler sunabilir. Sosyal Anksiyete Bozukluğunda, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) etkili bir terapi yaklaşımıdır. Çocukların ve ergenlerin anksiyeteyi yönetme becerileri öğrenmelerine ve sosyal durumlarla ilgili olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olan teknikler uygulanır. Ayrıca, ebeveynlerin ve bakım verenlerin de tedavi sürecinde desteğinden yararlanılabilir. Anksiyete yaşayan çocuk ve ergenleri, (profesyonellerin önerileri doğrultusunda) sosyal durumlara kademeli olarak maruz kalmayı teşvik etmek, cesur davranışlar için övgüde bulunmak, güvenli bir ortamda sosyal beceriler üzerinde pratik yapmak ve anksiyete duygularının açıkça tartışılabildiği destekleyici ve anlayışlı bir ev ortamı sağlayarak tedavi sürecine katkıda bulunabilirler. Eğitimciler, okullarda sosyal baskıları hafifleten düzenlemeler sağlayarak, farklılıkların kabul edildiği ve zorbalığa tolerans gösterilmediği bir ortamı teşvik ederek destekleyici bir rol oynayabilir.
Sonuç olarak, çocuklar ve ergenlerde Sosyal Anksiyete Bozukluğu ciddi bir durumdur ve uygun tedavi ve dikkat gerektirir. Belirtileri erken tanımak ve profesyonel yardım aramak, etkilenenlerin yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir. Doğru destek ve müdahalelerle, SAB’li çocuklar ve ergenler belirtilerini etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenebilir ve hem sosyal hem de akademik olarak tatmin edici hayatlar sürdürebilirler.