“Sürekli ağlıyorum, yapılacak çok iş var ve benim kafam karmakarışık. Bir anne olarak çok yetersizim. Bebek sürekli ağlıyor ve ben bir türlü susturamıyorum. Bu düşüncelere maruz kaldıkça sinirleniyorum, herkesi tersliyormuşum gibi hissediyorum. Sonra da vicdan azabı çekiyorum. Bunlar bebeğin değil, benim suçum.”
Doğum sonrası depresyon, postpartum depresyon olarak da adlandırılan, kadınlarda doğum yaptıktan sonra görülen bir depresyondur. Normal depresyon ile aynı semptomları göstermesine rağmen, kadınlarda genellikle doğumdan sonraki ilk 3 ay içinde görülüyor olması ile ayırt edebiliriz.
Doğum sürecinde anne adaylarının hormonlarında büyük bir artış olur. Doğum sonrasında ise hormon düzeyi normale döner. Hormonlardaki bu ani değişiklik kadınların ruhsal ve fiziksel durumlarını etkileyebilir. Hormon değişikliği doğum sonrası depresyona sebep olan tek faktördür diyemeyiz ancak doğan bebeğin sorumlulukları, sosyal yaşamdaki değişimler, annenin fiziksel değişimleri, yakın çevreden gelen baskılar ve doğum sırasında yaşanan travmatik tecrübeler gibi etkenleri de göz önünde bulundurduğumuzda, doğum sonrası depresyon riskini arttıran bir etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Doğum sonrası depresyon bazen bebek stresi ile karıştırılabilir. Bebek stresi, doğumdan sonra annelerin ani hormon değişikliği ve bir bebeğin gelmesi ile hayatlarına giren yeni sorumluluklar ve zorluklardan kaynaklanan, duygusal durum değişikliklerinin yaşandığı bir dönemdir. Anneler doğum sonrası toparlanmak için zamana ihtiyaç duyarlar ancak bebek ile bu pek de mümkün olmaz. Dolayısıyla çokça ağladıkları, gergin oldukları ve uyumakta zorlandıkları bir dönem geçirirler. Bebek stresi 2-3 gün sürer ve yok olur. Bu sürecin uzaması ve kötüleşmesi akla doğum sonrası depresyon tanısını getirebilir.
Kimlerde daha sık görülür?
Daha önce depresyon geçirmiş, hamilelik esnasında depresyon yaşamış, erken veya geç gebeliği olanlar, istenmeyen veya plansız gebelik yaşayanlar, cinsel travma öyküsü olanlar, doğum sırasında travmatik tecrübeler yaşayanlar, bebeğini kaybedenler, gelişimsel olarak sorunlu doğan bebeklere sahip olanlar, ilişkisinde sorun yaşayanlar, hayatında sorun yaşayanlar, doğum yaparken annesinden destek alamayan kadınlar doğum sonrası depresyonu için risk taşırlar. Ancak hatırlatmakta fayda vardır ki bu özellikleri taşıyan annelerin tamamında da doğum sonrası depresyon görülecek demek değildir.
Doğum sonrası depresyonun belirtileri nelerdir?
Doğum sonrası depresyon, normal depresyon ile hemen hemen aynı belirtileri taşır. Aşırı yorgunluk, uyku ve yeme bozuklukları, gergin olma, cinsel ilişkiden soğuma, günlük hayatta yapılan etkinliklere karşı isteksizlik, üzgün ve mutsuz hissetme, ağlama, değersizlik hissi, çaresiz olma, yetersizlik duygusu (bebeğine bakamama düşüncesi), endişeli olma, karar vermekte güçlük çekme, konsantrasyon bozukluğu, ölüm ve intihar düşüncesi gibi birçok çarpık düşünce, fiziksel ve duygusal semptomlar ile kendini belli eden bir hastalıktır.
Tedavi Süreci
Annelerin bu depresyon halinde bulunması hem anne ve bebeğin hayat kalitesini düşürür hem de bebeğin sosyal gelişimini kötü yönde etkiler. Eğer anne 2 haftayı aşkın bir süredir sürekli panik ve kaygı durumu içerisinde ise, günlük hayatında yaptığı aktivitelere devam edemiyorsa ve kendine veya bebeğe zarar verme gibi düşünceler söz konusu ise tedaviye başvurmalıdır.
Tedavi süreci danışanın ihtiyacına göre ilaç tedavisi veya psikoterapi seanslarına katılmak şeklinde düzenlenebilir. Bazı anneler emzirdiği için ve ilaçların olası yan etkilerinden dolayı ilaç tedavisini tercih etmeyebilir veya doktorlar bu noktada tedaviyi uygun görmeyebilir. Psikoterapi almak ve destek gruplarına katılmak bu noktada faydalı bir çözüm olarak sunulabilir.
Doğum sonrası depresyonu yaşayan anneler şunu unutmamalıdırlar ki bu süreç duygularınız üzerine konuşmak için çok zor bir süreçtir. Kendinizi anlatabilmeniz ve eşinizle daha sağlıklı bir ilişki kurabilmeniz için duygularınızı eşinizle paylaşmanız çok önemlidir. Bu dönemde yalnız kalmamaya özen gösterin, başka anneler veya yakınlarınızla konuşmak size iyi gelecektir. Beslenmenize ve uyku düzeninize olabildiğince özen gösterin ve size iyi gelecek etkinlikleri kısa da olsa yapın. Günlük sorumluluklarınızı azaltın, kendiniz hakkındaki beklentilerinizi sınırlı tutun. Yorulduğunuzu fark edin ve kendinize izin verin. Lütfen unutmayın, birçok anne bu süreçten geçiyor. Uygulanan tedaviler ve sosyal desteklerin de yardımıyla sağlıklarına kavuşuyorlar.